Semtimiz,
İstanbul'un güzide, yoksul bir mahallesindedir. Ama öyle
filmlerdeki, dizilerdeki gibi şen şakrak değil. Kavgası, dövüşü
eksik olmaz. Zaten o semtleri nereden buluyorlar da, amcıklar, dizi
yapıyorlar hiç kafam basmaz. Dedikodusu, fitnesi, fesadı...gırla.
Ama yine de severiz semtimizi. Güzide semtimizin güzide
delikanlılarıyız sonuçta. Afili falan da değiliz, ayrıca o lafa
gıcık oluruz.
Neyse,
eğer bir gün böyle bir semte gelirseniz, bir köşe başında
görebilirsiniz bizi. Elimizde cigaralık, zaten allahın emri,
kafamızda türlü hüzün. Kerim türkü söyler. Sesi bi yanıktır
bi de picin.
Rıfat
var, tilki. Yanık olduğu bi manita var, anladın mı, hatun buna
pas vermiyor. Hatun dediysek yenge. Yenge dediysek, orospu bir gün
buna “Dolanma lan peşimde, serseri!” demiş. Bizim lavuk da o
“serseri!” lafına içerlemiş. Her akşam bizle cigaralıkta.
Tevfik var sonra. Lise bitince babası konfeksiyon atölyesinde işe
sokmuş, zorla. Zanaat öğrensin, eli ekmek tutsun amcığın diye.
Dertli yani o da anlayacağın. Sonra, Ali var. Askerden yeni geldi.
Serserilik yapmasın artık, askere gitsin de adam olsun diye onu da
askere yolladıydılar. Kafa yarım geldi piçin. Dağda savaş mavaş
yapmış. Arada kafa oldu mu anlatır: “Şöyle adam kestim, şöyle
doğradım, kralıydım lan dağların!” diye. Ama biz biliyoruz da
belli etmiyoruz işin aslını. Bir gün, bunların karakola baskın
olmuş. Ortalık toz duman. Dört saat sürmüş. Bizimki ortalıkta
yok. Önce öldü sanmışlar. Sonra komutanla bunu dolapta
bulmuşlar. Korkmuş bizim zavallı. Ne bilsin? Bizim burda gördüğü
manca sustalı sallama... Koca koca mermileri görünce altına
sıçmış. Yediremiyor da anlatıyor işte. Bu da gidik anlayacağın.
Ben de işte peder desen, sizlere ömür. Okul hak getire. Arada
cigaralık işine girip yolumuzu buluyoruz. Bir de manita vardı.
Gözleri ahu, afet-i devran. Onun da bende gönlü vardı da,
başkasına verdiler. E biz fakiriz ya amına koyayım. Napsın,
gelsin bizle sürünsün mü? Neyse işte öyle dizilerdeki gibi
değil bura. Her gün dert her gün kahır. Başkasının zoruyla bi
tarafından bu boktan hayata tutturulmaya çalışanların hüznü.
Öyle yuvarlanıp gidiyor işte.
Kafa
dağıtmaya desen arada Taksim yaparız. Bi mekana gitsek, göt
oğlanı güvenlik almaz. Tipimiz bozuk ya... İki manita kesecez
altı üstü ha. Mekanın ortasında tutup sikecez sanıyor herif.
Gerçi arada insafa geldikleri oluyor ya da bi şekilde giriyoruz.
Sonra içerde dallamanın biri çıkıp illa arıza yapıyor. Sonra
karga tulumba tekrar dışarı. Dışarıdan içeriye giremiyoruz
amına koyayım. E sonunda biz de kestik ufaktan ayağı. Allah'a da
gitmiyor yolumuz. Ben zaten çoktan kestim ilişkiyi. Samimi değilim
yani. Yoksa orada dursun. Bir gün dedm: “E artık yapacaksan yap
Allah'lığını, daha ne kadar bekleyeyim. Sürünüyoruz görmüyor
musun?” Baktım ses seda yok. Aynı tas aynı hamam. Ondan sonra
ben de dedim: “ Yok arkadaş bundan sonra meraba, meraba”, o
kadar.
“Bir
gün, yine bizim köşede yapıştırıyoruz üçlüyü. Kafalar
gidik. Konu konuyu açtı. Olacak gibi değil. Nerden çektiysek
batıyoruz amına koyayım. Göt hep açık. “Şu hayatta bir biz
miyiz?” dedik. “Bir bize mi taşı toprağı kelek İstanbul?”
Bir bize kelek. Bir biz, sik elimizde doğmuşuz.
İlk
fikir kimden çıktı bilmiyorum. Sonra herkes onayladı. Birbirimize
baktık, dedik “Ortalığın anasını sikeceğiz.” Ertesi gün
yine cigaralıkta sekiz kişi varız. Biz de böyle. Yapacağız
dedik mi yaparız. Ben, Ali, Horoz, Laz, Tevfik, Rıfat, Kerim bir de
Kerim'in kardeşi civan. Biz ona öyle deriz. Hepimizin en küçüküğü,
en mangalıdır civan.
Herkes
babalığını falan ne bulduysa almış gelmiş. 6 şarjör, 4
tabanca varç. “Piii!” dedim. “Bu akdar mıyız?” Kahveye
gidip eskilerden bi abiyi bulduk. 4 tabanca daha, 7 de şarjör. Rica
minnet, “Akşam getiririz abi, ufak bi iş” deyip çıktık.
Çıktık ama ne yapacağımızı kimse bilmiyor. Ben dedim herhalde
mafya falan kurarız. Taktık belimize, yürümeye başladık.
Herkesin yürüyüşü değişti tabi. Gözü parlıyor. Belde emanet
durunca... “Hah şöyle “ dedim. Horoz lafa girdi “Hadi
ortalığın anasını sikecek bir yer bulalım.” Kerim: “Bulalım
amına koyayım.” Yürümeye başladık. Büyük bir alışveriş
merkezi var bizim burda. Hemen daldık içeri. Herkes sarhoş gibi.
Ne yaptığını bilmiyor. Cigaradan mı bilmiyorum. Ama ben hiç bi
cigaralıkta bu kafayı yaşamadım. “Sikecez ortalığı!”
Kapıda
güvenlik, göt göt bakıyor. Tam ağzını açıyordu, Laz çekti
silahı, gözü kıpırdamadı. Bizim göt yerde. Dedim “ Oğlum
naptın?” Dedi “Kral biziz bugün, filmlerdeki gibi.” İşte
şimdi semtimiz filmlere benzemeye başladı. Şimdi, dünyanın
çevirip çevirip siktiği, yalama götler, ortalığın anasını
sikecek.
Kimse
“gıkl!” demedi. Demiştim, bizde böyledir. Bir yola çıktık
mı, ucunda ölüm de olsa geri dönüş yoktur. Baktım karşıdan
zengin lavuğun biri koşuyor. Piç! “Taşaklara dört kurşun?
Ölü!” Meksika uyuşturucu liderlerinden birinin oyunuymuş bu.
Çığlık atarak fahişenin biri önümüzden koşarak geçiyor.
“Memelere bir kurşun? Belirsiz.” Bu bizim tilkiydi. Bağırdı
“Serseri ha! Amını siktiğim” Alışveriş merkezinin marketine
daldık. Niye daldık, nasıl oldu anlamadım. Kimse konuşmuyor,
herkes aynı şeyi yapıyor. Kafaya bak! Baktım Laz, kasalardan
birindeki hatuna gitmiş, paraları istiyor. Bir yandan da msn
adresini veriyor. “Ulan lavuk!” Ben de öbür kasaya gittim.
“Paraları poşete koy sikerim belanı!” Kasanın altından
ellerini kaldırarak, bir manita çıktı. Masmavi gözler. “Öhöm,
lütfen kasdaki paraları verir misiniz, sevgilim?” Şimdi
gerçekten kibar oldu. “Kafanıza silah doğrultmayı gerçekten
istemezdim ama işte görüyorsunuz...” Yerde yatanları gösterdim.
Hemen paraları poşete doldururken, söylediklerimle ilgilenmiyor
gibiydi. Korkmuş tabi. Yoksa neden ilgilenmesin? “Farkındayım
yeri değil ama gözlerin beni uçuruyor. Eğer kabul edersen,
ayağını Doğan'dan Şahine' değdirmem. Benimle evl...”
Teklifimi bitiremeden kafası güm! diye patladı. Bu gerçekten
ayıp oldu. Yani, benim gibi kibar biri, birine kibarca yaklaşıp
(lan bile demeden) evlenme teklifi ederken kafanı patlatmakta neyin
nesi? En azından bitirmemi bekleseydin. Tilki'nin
silahından duman çıkıyordu hala. Bir tane de göbeğine sıktı.
Dan! “Serseri ha!” Bu herif harbiden takıntılı. Tam
evleniyordum lan. Yapılır mı? Gerçi hatunun bağırsaklarını
dışarıya fırlamış görünce soğudum birden. Kızamadım
bizimkine.
Bu
sırada bizimkiler durmuyor, ortalığın harbiden anasnı sikiyor.
İnsanlar çığlık çığlığa. Kan revan. Saate baktım. Tam 14
dakikadır ortalığın anasını sikiyoruz. Dört poşet dolusu
parayla koşmaya başladık. Diğer iki poşet de “Damadın kardeşi
civandan!” Poşetleri kaldırıp aynen böyle bağırdı. Gülüyor
piç. Hepimiz gülüyoruz. Tam deli gülüşü. Koşarken, iki kişi
karşıdan koşarak çıkmaya çalışıyor, bir anda yere
yığıldılar. Bizimkiler mermiyi bol buldular saçıyorlar amına
koyayım.
Kafamda
tamamen rakılı, peynirli, kemanlı şenlik var. “Aksaray'ın paket paket
taşları!” Tam kapıdan çıkarken, yerde yatan göt güvenliği
gördüm. Bir tane de ben sıktım puşta. Her şeyin bu piçin
yüzünden başladı. Kapıdan çıkım.
İşte
tam bu anı filmlerden hatırlarsınız. Bir elimde poşet dolusu
para, öbür elimde tabanca. Kapının önünde yüzlerce polis. O
kadar olmayabilir. Muhtemelen abartıyorum. Her şey ağır çekim.
Kafamı bir çevirişim en az yirmi saniye. Polis arabalarının
lambaları. Yüzlerce namlu bana çevrilmiş. Muhtemelen abartıyorum.
Asfalt ayağımın altından kayıyor. Bir saniye sonra gözlerimi
bir açtım, gökyüzü. Masmavi. Güneş'in de dibi. Vay amına
koyayım! Yanağımdan girdi kurşun, yuttum. Neredeyse kafamdan
vuracakmış orospu çocuğu. Filmde olsaydı mermiyi ağzımla
yakalamıştım. Ama merak edenlere söyleyeyim: Merminin tadı
harbiden bok gibi. Umduğum gibi değil en azından. Ama bir şey
söyleyeyim mi, çok rahatladım. Yüzümdeki gülümsemeyi
görmeliydiniz. Sanki birazdan tacımı takacaklar. “Vakit vakit, incelen vakit.” Her şey işte bu
kadar çabuk oldu ve bitti. En azından benim için. Ağımzdan çıkan son söz, şu olmuş,
gülümseyerek: “Kral biziz amına koyayım.” Duymuşlar.