19.02.2012

'acımak' kötü bir Reşat Nuri Güntekin romanıdır.


Adalet nerede hesap sorarsa, merhamet orada haklarını kaybeder.




Georges Duhamel

-paramız yok ki be abla, dedi genç adam yanında bebeği ile dilenen kadının yanından geçerken. Sonra da yanında yürüyen arkadaşına bakarak ''yazık ya'' dedi.

-bence de yazık,ama çocuğa...

-kadına da yazık değil mi, diye sordu arkadaşına genç adam...

-yok kadına yazık değil,böylelerine merhamet etmek pek doğru değil.

-şaka mı yapıyorsun
?

-hayır,şaka falan yapmıyorum. Neden o kadına acıyayım ki?

-saçma sapan konuşma, kadın keyfinden mi dilenıyor burada?

-hayır,keyfinden dilenmiyor tabi para kazanmaya ihtiyacı var ama çok aşağılık bir yol bulmuşpara kazanmak için...

-illa gidip fabrika işçisi mi olması lazım ona merhamet etmen için yani?

-merhamet bize göre bir kelime değil bir defa,bizim lügatımızda merhamet yok... ben kimseye merhamet edecek kadar salak değilim.

-bana dayanışmadan bahseden sen değil miydin?

-o başka... güçlüler güçsüzlere merhamet eder. Bir de -yanlış anlamazsan- salaklar merhamet duyar. Sen o kadının gecenin bu saatinde 1 kuru ekmek için aksaray üst geçitinde dileneceğini mi sanıyorsun? Burada soğukta donacağına bir bakkaldan ekmek istese vermeyeceklerini sanmıyorum. Aslında o bakkal da senden sayılır ama sonuçta verir o ekmeği işte... Hadi vermediler Eyüp'de, Sultanahmet'de aş evleri fakirlere bedava yemek dağıtıyor.

-Saçmalıyorsun...

-Saçmalamıyorum... O kadın sende daha kurnaz,buna emin ol. Gel istersen kadına soralım cebinde kaç para var diye? İddiaya girdik deriz. Ben en az 50 lira var diyorum. 50 liradan az çıkarsa sana yemek ısmarlarım. Fazla çıkarsa kadının yüzüne tükürürsün, olur mu?

- ...

Üst geçitin basamaklarından indiler.

-Bak burası Aksaray... Burda her türlü pislik var. Bu pislikleri de bu halkı sömüren kapitalistler yapmıyor. Esrar da satılıyor,kadın da satılıyor, adam da öldürüyor yeri gelince... Bunların hepsini bu halkın içinden çıkmış insanlar yapıyor. Kimse senin merhametinden anlamaz, demeye getiriyorum
lafı.

Basamaklardan inince hemen karşılarında çıkan lokantada döner kesen çocuk 'buyur abim,hoşgeldin' dedi.

-...bak bu çocuk da burdan çıkınca rus bir fahişenin eline 50 dolar sayacak, o saymıyor olsa birileri sayıyor işte. Ne yapsın? İstanbul kızları vermez ona... Kime acıyacağız şimdi? Doğu'dan gelmiş fakir çocuğa mı, memleketinde mimar olması gerekirken buraya gelip orospuluk yapan rus kıza mı? Ben acımam arkadaş , yıkmasalardı sosyalizm'i burada onun bunun altına yatmazlardı, dedi hafiften sırıtarak...

-Senin kardeşin olsa da acımaz mıydın?, dedi genç olan. Sonra korktu kendine kızacağından arkadaşının.

-Benim kardeşim akıllıdır, orospuluk yapacaksa Aksaray'da yapmaz. Gider manken olur, dedi yine hafiften sırıtarak.

Boş boş baktı yüzüne arkadaşının genç adam...

-
O kadın orda haftada bir gün dilenerek daha çok para kazanacağını biliyor, neden fabrikaya girip haftanın 7 günü çalışsın ki?Yahu haberleri de mi izlemiyorsun, bu kadınların çoğunun servislerle buraya bırakıldığını görmedin mi hiç?

-Yani sen bu durumu normal buluyorsun?

-Bu toplumda, bu sistemde anca böyle olur. Anormal olan sistemin kendisi... Ayrıca şunu diyeyim benim demin bahsettiğim insanlara merhamet etmem demenin sebebi fabrika işçisi olmamaları ya da utanç verici işler yapmaları da değil. Ben fabrika işçilerine de merhamet falan etmem. Neden edeyim , ihtiyaçları olan merhamet mi onların?

-Çok katı bakıyorsun...

-Beni yanlış anlama... ben sadece salak olmayalım diyorum. Sıkıcı bir fransız romanıvardı. Orda senin gibi işçileri,ezilenleri melek sanan saf bir karakteri hatırlıyorum. Hatta çirkin işçi bir kadınla evlenmişti zengin olduğu halde... Arkadaşı ona diyordu ki: ''sen işçi sınıfını tanımazsın. İşçi sınıfı içinde bulunduğu durumdan 2 şekilde kurtulmaya çalışır. Birincisi zengin olarak,ikincisi Devrim yaparak... hangisini becerebilirse o...'' gerçekten devrimci bir şey yapacaksak bunları bilerek yapıcaz.beni yanlış anlama ,mücadele etmeyelim demiyorum. sen bu insanlarıgerçekten tanımadan onlara bir şey anlatamazsın, nasıl mücadele etmemiz gerektiğini kurgulayamazsın. Yani şunu diyorum ne sen isa'sın, ne de kendine havariler bulabilirsin bu devirde... Onun için insanlara acımak pek iyi bir şey değil ama sana acılı bir Adana ısmarlarım genç adam, burda iyi kebap yaparlar.
(genç adam hikayeleri)

3.02.2012

5 YILDIZ'LI HANZOLAR

Öğrenci adamız. Ne iş olsa yaparız... 

    Sağolsun 'sevdiğimiz bir kardeşimiz' kıyak bir iş ayarladı sevabına. Haftada 2 gün otellerde takılıyoruz. Çeşitli şirketlerin eğitim toplantıları oluyor.İş adamları geliyor. Ben de babamın takım elbisesini giyip gidiyorum, kodamanlar eğitim salonuna girerken çıkarken, hoşgeldiniz beşgittiniz efendim çekiyorum. Fena da iş değil... Elimize 2 kuruş geçiyor işte, bir de açık büfeden yemek yiyoruz.

    Bugün AKP sermayesine ait bir otele eğitim seminerine gittim. Öyleymiş... Otelin en alt katında cami,mescit falan var. Alkol yok, tv'lerde kanal 24 açık. Eğitim seminerine de Anadolunun çeşitli yerlerinden 'güzide' iş adamları,tüccarlar gelmiş. Kayseri olsun, Trabzon olsun,Sivas olsun... Hani şu Anadolu Kaplanları dedikleri daha çok tüccarlardan oluşan sermaye grubuna mensup tipler. Her hallerinden anlaşılıyor zaten.

   Ulan bir önceden gittiğim toplantılardaki adamlara bakıyorum, bir bunlara bakıyorum. Hani insanın gözünü sevdiğiminin cumhuriyet burjuvazisi diyesi geliyor. Adamlar tamam kapitalist ama olay Türk filmlerindeki gibi değil ki... Adamlar seni 'adam' yerine koyuyor.Boşuna dememişler 'burjuvazi büyüler' diye!  ''Hoşgeldiniz efendim,buyrun...'' diyorsun adamı yüzü gülüyor. Sonra okuyor musun diye soruyor, ne okuyorsun diyor,burs alıyor musun falan diyor. İstese seni sikine takmaz,yok sayar. Ama ego'su yok adamın harbi zengin yani...Sevdiğimizden böyle şeyleri değil ama bir de bugün gördüğüm öküzlerle karşılaştırdığında ... yuh diyorsun!

     Adama ''hoşgeldin'' diyorsun öküz gibi suratına bakıyor, salak saçma sorular soruyor.Birisi ''otel kaç yıldızlı?'' diye sordu. ''4 efendim.'' dedim, '' hep de 4 yıldızlı otellerde seminer oluyor, hiç 5 yıldızlı denk gelmedi yav..'' diyor. Yandan da bir başkası ''havuz yok,ondan bir yıldız eksik'' diyor. Ulan yarrağaam 5 yıldız olsa nolur,15 yıldız olsa nolur. Giriyon derse ,çıkıyon... Açıköğretim iktisat seviyesinde olmayan şeyleri bile anlamıyon,sonra çay içiyon kek yiyon ayı gibi her ders arasında,başka da bir bok yapmıyon. Yıldızına sokim yani... Öbürü de havuz diyor. Para vermiş ya havuz olsa kışın ortasında donunu getirip havuza girecek ayı!

    Sermaye el değiştiriyor diyorlar ya,harbiden de değiştiriyormuş. Bu adamlar bize eski devlete dayalı cumhuriyet burjuvazisini aratır ben size diyeyim hizmet sektörü çalışanları. Bunlardan burjuva da olmaz,anca 'kıroyum emme para ben de' olur. Ali Ağaoğlu falan olur...


 

1.02.2012

KAR DA YAĞSA GECE AYYAŞLARINDIR.

       Odasının camında kar tanelerine bakarken romantizm yerine garip bir cesaret duygusu hisseden genç, bakkaldan 10 liralık şarabı ve uzun samsun'u kaptığı gibi samatya sahiline doğru yola koyuldu. Mevlanakapı çıkışına yakın dar sokaklara serpiştirilmiş kahvehanelerin yanından geçerken sandalyeleri kaldıran kahvecinin ''manyak mı bu adam, gecenin saatinde elinde şişe nereye gidiyor?'' der gibi kendine baktığını farketti. kafasını çevirdi. ne acayip... Fatih'in istanbul'a girdiği yerden dışarı çıkıyordu. ''Fatih ; Mimar Sinan'a kim bilir yanından geçtiği bu camiyi ne hayallerle yaptırtmıştır?''diye düşündü sınırlı tarih bilgisiyle. Şimdi ise yanında izbelikler, yıkılmaya yüz tutmuş evler, semtin it kopuğunun çıkmadığı kahvehaneler, şarapçıların mesken tuttuğu kuytuluklar ve alakasız bir amatör küme sahası...  rezil bir mahalle! Neyse ,şimdi kapıdan geçti işte. Sahile doğru adımlarını hızlandırdı. Denizin tam karşısındaki Surların yanıbaşına geldiğinde Kar'ın ayyaşları bile kuytu köşelere kaçmak zorunda bıraktığını gördü.

      Bir bankın üstüne şişeyi koydu. Sigara peketini açtı, bir sigara ağzına  götürdü,ateşledi. Bir nefes çekti içine hızla, sonra cebindeki çakıyla şişe'nin tıpasını içeri itti. Bir yudum da ondan aldı. Sonra bir nefes daha çekti. Birden aklına şarap eksperi arkadaşı geldi. Şimdi burda olsa şarap bu havada içilir mi içilmez mi muhabbeti yapardı diye düşündü. ''ama yalnızım... vay anasını  adam sikerler burda kimsenin haberi olmaz.'' dedi içinden...

      Tam o sırada karşıdan çok yavaşça gelen bir ihtiyar gördü. O kadar yavaş yürüyordu ki uzaktan duruyor gibi gözüküyordu. Birden içi ürperdi. Adam yanına doğru yaklaştıkça '' acaba ne saçmalıyacak bu ayyaş, ve ben nasıl başımdan savuşturacagım '' sorusu tekrar tekrar beyninde dönmeye başladı. Ayyaş muhabbetini sevmezdi. Adam yanına geldi, çok acayip bir şey görmüş gibi suratına baktı. O da ona cevaben ''git yanımdan,defol'' der gibi gözünü adama iliştirmeden denize dimdik baktı. İhtiyar ayyaş '' napıyon delikanlı ?'' dedi heceleye heceleye. hiç bozmadan asabiyetini ''şarap içiyorum gördüğün gibi..'' dedi. Sonra ''gördüğün gibi'' kısmının yeterince sert olmadığından yakındı. İhtiyar ayyaş sesini yükselterek '' ne dedin?'' dedi.

-şarap içiyorum kör müsün!?
-hee.. bir sigaran var mı?
-var... al sana 2 sigara..
-sagol.
-tamam önemli değil.
-şarabı paylaşalım mı?ben hep burdayım.
-ya hadi ilerle dayı...bokunu çıkarma artık
- ...


İhtiyar ayyaş ilerledi.

ihtiyar ayyaş yavaş yavaş yürürken arkasından baka durdu. Ayyaş tam olarak gözden kaybolmadan bu ıssızlıkta ona rahat yoktu. Tam bunu düşünürken adam yavaşça ona doğru yüzünü döndü.

-10 lira borç verir misin? ben her gece burdayım deliğanlı..
-yok dayı yok!
-ne dedin??
-yok dedim dayı para mara!
-hee?
- ya dayi siktirgit artık,a.. na koycam artık haa...

En sonunda korktuğu başına gelmişti. Ayyaş onu zıvanadan çıkarmayı başarmıştı. ''sen bana nasıl küfredersin?'' diye sitem ederek gencin üstüne biraz daha hızlı adımlarla yürümeye başladı. '' sen bana nasıl küfredersin leayynn'' dedi. Şimdi acaba napsam diye düşünüyordu. Arkamı dönüp yürüsem mi? Nasıl olsa bana yetişemez... yoksa kimse görmez bu havada deyip çenesine bir tane yapıştırsam mı? En iyisi ne yapacagını beklemek ayyaşın... Bekledi, bekledi ve ayyaş yanına kadar geldi.

-sana yakışıyor mu delikanlı senden yaşça büyük bir insana küfür dolu hakaretler etmek?
-ya dayı hadi git bak şurda bütün keyfimi kaçırdın zaten.
-bak ben senelerdir her gece burdayım. burda beni herkes tanır. ben eskiden bu surların içinde kumar oynatırdım. çok param vardı,hepsini kumarda kaybettim.
-...
-karım beni boşadı, ayda 5 bın lıra nafaka ödüyorum. bu bana reva mı? diye saçmalamaya devam etti ihtiyar.

En sonunda dayanamayan genç arkasını döndü ve yürümeye başladı. Ayyaş arkadan bagırdı, ''şişeyi bıraksana,heyy şise...'' Genç adam sinirle arkasını döndü. Birden gerildi,ihtiyar şişeyi kafasına yiyeceğini sanıp eğilirken yere düştü. genç birden şişeyi denize fırlattı. Sonra arkasını dönerek evine doğru yöneldi.

- A...na kodumun semti!..