Hayatımda Ali Şen kadar iyi yalan söyleyen adam görmedim. ''cruyff... tanırım kendisini. 99 yılında dünya karması maçı oldu , aradım , cruyff dedim bizim şu rıdvanı dünya karmasını al.'' Her zaman da bir tarafından gerçekliği vardır dediklerinin, mesela rıdvan hakkaten o yıl dünya karmasında oynuyor.Bir tarafı ile inandırıyor yani ne kadar ebesinin şeyi olsa da. Mesela Fener'in Manchester'i evinde yendiği maçı anlatıyor: '' ilk devre 0-0 bitti. girdim soyunma odası. futbolcular sanıyor ki helal olsun diyeceğim onlara. bağırdım ,çağırdım siz nasıl fenerbahçesiniz? bu kadar korkak oynanır mı,çıkın ikinci devre adam gibi oynayın. o gazla çıktılar yendiler.'' sonra maçtan önce manchester yöneticileri ile iddia'ya girmiş. Şampanyasına... Fener yenince gitmiş yöneticilerin odasına,bakmış kimse yok, masanın üstünde bir şampanya bir de bardak var. Şampanyasını yudumlayarak old trafford'un çimlerini izlemiş... Kesin purosunu da yakmıştır. Yalan söylerken tam türk filmlerindeki kemal sunal'ı kandıran dolandırıcılar gibi oluyor adam. Gerçi bu fotoğrafta daha çok Amerikan filmlerindeki gansterlere benziyor.
'
31.01.2012
30.01.2012
Zaping!
televizyonda kanalları değiştirirken,boş boş ekrana bakarken ne acayip dünyalara dalıyor insan,kimlerin dertlerine ortak oluyor. spor kanalını açıyorum. adamın biri ''kevın durrent'i lakers'dan kim tutacak bilmıyorum,gerçekten lakers büyük sıkıntı yaşayacak.'' diyor. sonra yandaki adam ''gerçekten durrent lakers için büyük bela olacak.'' dıyor başını sallayarak. allah allah dıyorum ,napcak ya bu lakers. sonra ilk dediğim adam ,diğer adama soruyor: ''lakers durrent'i durdurmak için ne yapmalı?'' adam başını sallıyor ,ofluyor. ''gerçekten zor soru!'' lakers napmalı ya? napmalı?ebenin ... yapmalı. sanki bütün sorunlar bitti durrent lakers'ın agzına nasıl sıcacak tek derdimiz bu oldu. işte bunların hepsi aslında kafamda anlık bir zaman içerisinde gerçekleşiyor.'televizyon beyinleri uyuşturuyor.' gerçi olmayan beyni nasıl uyuşturcak o da ayrı bir mesele. burdan çıkaracağımız ders şudur:kevın durrent'i lakers'dan kimse tutamaz.
Kazancakis'in ''Çağrı'sı''
''kazancakis'in o romanını bilirsin: ''günaha son çağrı''. O kitabın son bölümünde bu duyguyu ne güzel anlatır kazancakis. Mücadeleyi bırakmamanın o büyük sevincini ne güzel anlatır. İşte o sevinci duyuyorsun. Devrim, öyle bir sarıyor ki insanı, seni bir yerde insanlıktan çıkarıp, insanüstü bir yaratık durumuna getiriyor.'' demiş Deniz Gezmiş anılarında...
''Günaha Son Çağrı'' kitabının sinemaya uyarlamasını izledim.Filmi izledikten sonra insanın kafasında yekpare bir şey canlanmıyor. Ben kendime göre şöyle çıkarımlar yaptım. Anlatayım...
- İsa dediğin adam korkağın,kendine güvenmeyen adamın biri...Yanındaki havarilerinden başka kendine pek inanan bir kitle de yok, yanındakı en delikanlı adam hristiyanlık dininde hain olarak tasvir edilen yahuda... İsa mesih olmak istemiyor, daha doğrusu mesih olmak için gereken şartları kendinde bulamıyor. Çarmıha gerilmek istemiyor, evlenmek ve çoluğa çocuğa karışmak istiyor, sevişmek istiyor, para kazanmak istiyor vs. Neyse bana göre önemli olan kısma gelelim. İsa en sonunda bir şekilde Roma'lılar tarafından çarmıha geriliyor. ''Bana beni neden yalnız bıraktın ?'' diye haykırıyor Tanrı'ya ve karşısına küçük bir kız görünümünde bir melek geliyor. ''Acıların bitti'' diyor Melek ve İsa çarmıhtan kurtuluyor, normal bir insan olarak yaşamına devam ediyor. Meryemle sevişiyor,hayatını yaşıyor... Daha sonra Meryem ölüyor. İsa yine Tanrı'ya isyan ediyor. Neden Meryem'i aldın diyor elimden Tanrı'ya... Melek yanına gelip ''Tanrı sana bir değil bir çok Meryem verdi'' diyor, ''onların suretleri farklı ama hepsi Meryem''... Sonra İsa gerçekten başka bir Meryem ile evlenip çoluğa çocuğa karışıyor...
- Daha sonra İsa bir gün çocukları ile dolaşırken meydan'da bir şeyler anlatan bir adam görüyor. Adamın anlattıklarını dinleyince kızıyor. Adam İsa'nın kendisini anlatıyor. ''İsa çarmıha gerildi ve 3 gün işkence gördü. Sonra serbest kaldı ve göğe yükseldi. Havariler onu gördü,İsa dirildi ve aramızda...'' İsa adama kızıyor. ''sen yalancısın..'' diyor, gerçekten de adam yalan söylüyor. İsa çarmıh'ta işkence görmeye dayanamamıştı ve Tanrı'dan yardım dilemişti. Adam İsa'ya ''bizim inandığımız İsa senden daha yücedir. Bu insanları hakikatı anlatsan da artık inanmazlar,çünkü onlar aç ve mesih'e ihtiyaçları var.'' minvalinde konuşuyor. İsa çocuklarına sarılıyor. ''Ben mutluyum.'' diyor, ''beni sakın bırakmayın...'' Aradın yıllar geçiyor, Romalılar Kudüs'e saldırıyor. Her yeri yakıp yıkıyorlar. İsa ise evine kapanmış ölmek üzeredir. Hayatının ailesinin yanında mücadele etmeden geçirmiştir. İsa'nın evine havariler gelir. ''Kudüs'ün yanacağını söylemiştin.'' derler. En son olarak içeri Yahuda girer. Yaşlanmıştır ve elleri kanlıdır. İsa'ya ''HAİN!'' der... Bize ihanet ettin,çarmıhta dayanamadın,kaçtın!... İsa ''anlamıyorsun Yahuda'' der ve kendini kurtaran küçük kız görümündeki o meleği gösterir. Her şey sevgi ile olacak diye bir şey zırvalar. Yahuda küçük kızı gösterir . Bu mu melek? Küçük kız birden ateş olur. İsa'nın melek sandığı aslında şeytanın ta kendisidir. Tam Tanrı'dan umudunu kestiği anda aslında Şeytan'a sarılmıştır İsa. Mücadele etmekten kaçmak içinde olduğu için Şeytan'ı , Melek sanmıştır. Sonra İsa o hengamede, her yer yangın yeri... dışarı fırlar ve Tanrı'ya kendini affetmesini söyler. ''Mesih olmak istiyorum!'' der ve İsa gözlerini açtığında kendini Çarmıh'ta bulur... Her şey geri sarmıştır, yani İsa'nın Tanrı'ya isyan etmesinden ve küçük kız görünümünde Şeytan'ın gelmesinden hemen öncesine... Ve film böyle biter. İsa'nın yüzünde bir gülümseme vardır,memnundur. Deniz Gezmiş'in alıntıda bahsettiği yer de tam burası... Deniz Gezmiş'in alıntısını da görünce aklıma acayip şeyler geldi işte.
- Kazancakis'in romanı yazdığı yıllar 1960'lı yıllar. Malum ''İsa'' gibi çok adam dolaşıyor ortalıkta... İdealları uğruna canını vermeye,işkence görmeye hazır Sosyalizm'e inanmış bir sürü insan... Kazancakis'im romanını yazdıktan sonra şunu demiş: ''Bu kitabı yazmamın nedeni mücadele eden insana ulu bir örnek vermek isteyişimdir. Bu kitap mücadele eden insanin bir itirafıdır.'' Evet,aynen öyle... Kazancakis şunu diyor: Kahramanları kahraman yapan aslındaki içlerindeki o çelişkiler, o gelgitlerdir. Kendileri ile olan mücadeleleridir. Kazancakis mücadele derken İsa'nın gördüğü fiziki işkencelerden değil mesihliğin kendine ne kadar ağır geldiğinden bahsediyor. ''Kahraman insan'' kendi vicdanı ile her dakika savaş halinde olan, yine de insani dürtülerine yenilmeyen insandir diyor Kazancakis. Diğer türlüsüne kahraman değil robot denir. Deniz Gezmiş de tam olarak bundan bahsediyor. Dedikleri sadece kendini feda etmeye bir övgü olarak algılanmamalı,daha çok oraya giden yol kutsanıyor. Hangi devrimci ya da hangi inanmış insan hayatı boyunca aynı motivasyonla yürür? Hiç mi yorulmaz? Hiç mi vazgeçmeyi düşünmez? Evet bunların hepsini yaşar, onu yücelten de onlara rağmen mücadelesini sürdürmesidir.
- Diğer yandan meydanda İsa'nın 'çile'sini anlatan adamsa hristiyanlık dininin doğası gereği nasıl bir dogma'ya dönüştüğünü göstermekle birlikte aslında insanların kahramanlara ne kadar ihtiyaçları olduğunu ve onları nasıl mitleştirdiğini anlatıyor. İnsanlar neden başlarında böyle liderler isterler ki? Herhalde kendilerinde o basireti görmediklerinden olsa gerek...
- ''... kitabı okuyan herkes İsa'yı daha çok sevecektir.'' diyor Kazancakis. Ben de yazının başındaki o sözünü okuduktan sonra Deniz Gezmiş'i daha çok sevdim. Benim gözümde duygularını tamamen bir kenara atmış bir Devrimci olamaz. Deniz Gezmiş'in de ne kadar devrimciyse, o kadar insan olduğunu bir kez daha anladım o sözünde. Ne kadar acayip değil mi?... Bunu yazan Deniz Gezmiş , İsa gibi çarmıha gerilmiyor ama darağacını boyluyor.
Etiketler:
deniz gezmiş,
günaha son çağrı,
isa,
kazancakis
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)